Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kabz Hali Şefkati

Gün boyu bilemediğim bir huzursuzluk hissi, gün sonunda bir olaydan patlak vererek sinir boşalmasına dönüştü. Meğer bu huzursuzluk şefkat tokadı misaliymiş bildim. Her iki hali yaşıyorsun, sinirlilik ve akıl tutulması ardından gelen sakinlik ve tefekkür. Meğer perdelenen kalbin tefekkür gözünü açmak içinmiş bunu da bildim.  Var olmak, yaşamak, imtihan olmak. Direnmek hayata. Sırf Allah için. Zorlukların üstesinden gelmek, bu yük bana verildiyse ben bu yükü taşıyabilirim demek. Bildim, kuvvet aldım. Rabbim’in sözü bu.  Hayatın kolay olmadığını bildim. Çünkü burası oyalanma ve imtihan yurdu. Bunu da bildim. Bu bilmek kuvvet oldu.  Kuvvetlendikçe hayata karşı imtihanlarda kuvvetlendi. Şeytan kalbi kaydırmaya yer aradı. Ama düşeceğim derken tutundum bir ipe. Allah’ın ipine. Çünkü bildim ki Allah’ın ipine sarılmam lazım hem öyle sarılmak ki sımsıkı. Bu bilmekler arasında ölümü tefekkür etmeyeli biraz zaman geçtiğini farkettim. Ölümü anlamaya çalışmak, kabullenmek...

İnsan ve Yapay Zeka

Resim
   Sizden daha zayıf ve küçük birini Efendiniz olarak kabul eder miydiniz?  İnsan kendinden daha güçlü, daha bilge birini Yaratıcısı kabul etme eğilime sahip. Aksi durum insanın egosuna ters düşüyor ve belki mantığına da.    Robotlar da insanı yaratıcısı/üreticisi olarak kabul etmeyebilir. Bir robot "Nasıl da benim yaratıcım insan olur?" diyerek sorguluyor ve bunun mantığa ters geldiğini söylüyor. Bunu insanın yumuşak, gevşek bir maddeden oluştuğuna, güçsüz ve dayanıksız olduğuna;  kendilerinin de yapımında sağlam metaller kullanılmış, yüzde yüz verimlilik sağlayan ve özel tasarlanmış bir ürün olduğuna dayandırıyor.     İnsan ırkının gücünün tükendiğine, yerine kendilerinin yani robotların üretildiğine inanıyor. İnsanı efendisi olarak görmüyor ve başka bir efendinin olduğunu ve kendisinin de o efendinin elçisi olduğuna inanıyor. Sizler robot yaratmadınız, parçaları birleştirerek ürettiniz, fikrini insanlara sunarak insanın efend...

Sevginin Büyülü Gücü ve Hayati Önemi

4 yaşında bir kız çocuğu, uzun zamandır burnuna sokulmuş bir tüp aracılığı ile yüksek kalorili bir diyetle beslendiği halde ağırlığı sadece 12 kilonun biraz üzerindeymiş. Yaşına göre ufacık kalmış. Bu kadar kalorili beslenmesine rağmen kilo almayışı üzerine bir sürü test yapılmış, raporlar yazılmış. 4 sene boyunca yirmi bir kez hastaneye altı kez de özel kliniğe yatışı olmuş. O tüplerin bağlanması, ince bağırsağından incelenmek üzere parça alınması gibi zorlu bir süreç de geçirmek zorunda kalmış. Çözüm bulunamayınca çocuk psikiyatristine başvuruluyor. Psikiyatrist, tanışmak için gittiğinde hastane odasında anne ve çocuğu görüyor ama gördüğü manzarada anne çocuk arasında hiç etkileşim olmaması dikkatini çekiyor. Anneye çocuk yemek yerken, yememek için naz yapmasın diye etkileşim kurulmaması söylenmiş. Psikiyatrist, ne şekilde ebeveynlik gördüysek beyin gelişiminde büyük etkisi olduğunu ve bu yüzden de çocuklarımıza çocukluğumuzda bize bakıldığı gibi bakma eğilimi taşıdığımızı bildiği i...

Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk #KitapNotları

Yazar erken dönemde yaşanılan stresin ve şiddetin gelişmekte olan beyni nasıl etkilediğini anlatıyor.  Fareler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda birkaç dakikalık stresli deneyimin farenin stres yanıtının sonsuza kadar değişmesine neden olduğunu gösteriyor. Çocukların yaşadığı travmaları düşündüğümüzde maruz kaldıkları stresin onları ne denli etkilediği ortaya çıkıyor.  Yaşadıklarımız hafızamıza kaydoluyor. Bu süreci düşünürsek, hafızayı anlamaya çalışarak işe başlayabiliriz.  Yazar hafızanın biyolojik sistemlerin bir özelliği olduğunu söylüyor.  “Hafıza bir deneyimi zamanda ilerletme kapasitesidir.”  Hafıza bizi biz yapan bir unsur, çünkü geçmiş yaşantıları bugüne taşıyor. Beyin, geçmişimizin geleceğimizi belirlemesine izin vermesi açısında hafızayı kullanıyor. Günlük yaşantımızda yaşadığımız şeyler geçmişi hatırlatabiliyor. Yani çağrışımlar ile o eylem oluşturuluyor.  Çağrışım hem dili, hem de hafızayı mümkün kılar ve temellerini o...

Kitap: Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk

Resim
Pedagog Adem Güneş’in Edinerek Öğrenme kitabını okuduğumda bir aydınlanma yaşamıştım. O kitaptan sonra çocukluk dönemine bakış açım değişmiş, benim için çok önemli hale gelmişti. Çocukluk döneminin yetişkinliğin temeli olduğunu, karakterin, hayata bakışın daha o zamanlarda oluştuğunu önemli ölçüde idrak etmiştim. Çocuklukta yaşanan travmaların yetişkinlikte kişiyi ne kadar etkilediğini öğrenmiştim. Tüm bunlara dayanarak; çocukluk döneminin en saf, en masum dönemlerden biri olduğunu düşünerek ve bu dönemin bir daha gelmeyeceğini bildiğim için tüm çocukların bu dönemi en iyi şekilde geçirmesi ve büyüdüğünde güzel hatıralar ile anması gerektiğini düşünüyordum, aslında çok yoğun bir şekilde keşke her çocuk öylesine mutlu bir çocukluk geçirse diye iç geçirmiştim. İnsanlar çocukken yaşadıklarını hatırlar, iyi veya kötü anılar hatırada saklanır. Bu yüzden ben de etrafımda bulunan çocukların, çocukluk hatıralarında güzel anılarında yer almak istedim ve hayatına dokunduğum her çocuğun büy...