Sevginin Büyülü Gücü ve Hayati Önemi
4 yaşında bir kız çocuğu, uzun zamandır burnuna sokulmuş bir tüp aracılığı ile yüksek kalorili bir diyetle beslendiği halde ağırlığı sadece 12 kilonun biraz üzerindeymiş. Yaşına göre ufacık kalmış. Bu kadar kalorili beslenmesine rağmen kilo almayışı üzerine bir sürü test yapılmış, raporlar yazılmış. 4 sene boyunca yirmi bir kez hastaneye altı kez de özel kliniğe yatışı olmuş. O tüplerin bağlanması, ince bağırsağından incelenmek üzere parça alınması gibi zorlu bir süreç de geçirmek zorunda kalmış. Çözüm bulunamayınca çocuk psikiyatristine başvuruluyor. Psikiyatrist, tanışmak için gittiğinde hastane odasında anne ve çocuğu görüyor ama gördüğü manzarada anne çocuk arasında hiç etkileşim olmaması dikkatini çekiyor. Anneye çocuk yemek yerken, yememek için naz yapmasın diye etkileşim kurulmaması söylenmiş.
Psikiyatrist, ne şekilde ebeveynlik gördüysek beyin gelişiminde büyük etkisi olduğunu ve bu yüzden de çocuklarımıza çocukluğumuzda bize bakıldığı gibi bakma eğilimi taşıdığımızı bildiği için önce anneyi tanımak istiyor. Annenin çocukluk deneyimlerini öğrenmekle başlıyor.
Anne, kendi annesi tarafından terk edilmiş babasız ve çocuk koruma sistemine alınarak büyümüş bir çocukluk deneyimi yaşamış. Bu süreçte sürekli koruyucu ev değiştirmiş ki bunun sebebi çocuklar herhangi birisine bağlanmasın diye imiş. Aslında bu fiziksel gelişim açısından hayati önem taşıyor.
Sık aile değiştiren anne, görgü kurallarını öğrenmiş fakat bağ kurmayı, sevgi göstermeyi görmediği için öğrenememiş. Anne bebeği sevmesi gerektiğini biliyor, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılıyor fakat onu kucağına almıyor, ona şarkılar okumuyor, yüzüne bakıp şirinliklerine gülmüyor kısacası fiziksel temas ile bağ kurmuyor. Bebek, annenin şefkatli ilgisinden mahrum kaldığı için hastanede ona “büyüme aksaklığı” tanısı konulmuş. Tabi bu tanı konulurken sebebinin bu olduğu bilinmiyor. Psikiyatrist, anne ile görüştükten sonra bunu anlıyor.
Büyüme hormonunun salgılanması için fiziksel uyarılmaya ihtiyaç vardır.
Bebek besinleri aldığı halde bedeni besinlere atık gibi davranıyor. Egzersiz yapmasına gerek kalmıyor çünkü fiziksel uyarılmadığı için beden bu şekilde yapmaya programlanıyor. Çocuklar sevgi görmeden büyümezler.
Çünkü çocuk ve annesi şefkatli bir eğitmenin yanına kalmaya gittiklerinden bir ay sonra çocuk dört buçuk kilo almış ve 11 kilodan 15,5 kiloya çıkmış. Bu eğitimde verilen kalori miktarı aynıyken farklı olan ise sevgi dolu ortam ihtiyacının karşılanmış olmasıydı. Çünkü o eğitmen çocukları seviyor, onları kucağına alıyor sallıyor, onların sırtını okşuyor, onlara şarkı söylüyor. Çocukların bebeklikte görmedikleri fiziksel sevgi ihtiyacını tamamlıyordu. Dokunulmaya olan ihtiyaç.. Anne ise fiziksel sevgiyi nasıl göstereceğini öğrenmiş, hem o çocuğuna hem de doğurduğu diğer bebeğine aynı sevgiyi göstermiş.
SübhanAllah diyorum. Bu bölümü okuyunca çok etkilendim. Bir bebek yemek yiyor ve sırf istenildiğini hissetmediği, büyümesinin güvenli olmadığını düşündüğü için aldığı yiyecekleri atık olarak görüyor ve gelişmiyor.
Psikiyatrist, ne şekilde ebeveynlik gördüysek beyin gelişiminde büyük etkisi olduğunu ve bu yüzden de çocuklarımıza çocukluğumuzda bize bakıldığı gibi bakma eğilimi taşıdığımızı bildiği için önce anneyi tanımak istiyor. Annenin çocukluk deneyimlerini öğrenmekle başlıyor.
Anne, kendi annesi tarafından terk edilmiş babasız ve çocuk koruma sistemine alınarak büyümüş bir çocukluk deneyimi yaşamış. Bu süreçte sürekli koruyucu ev değiştirmiş ki bunun sebebi çocuklar herhangi birisine bağlanmasın diye imiş. Aslında bu fiziksel gelişim açısından hayati önem taşıyor.
Sık aile değiştiren anne, görgü kurallarını öğrenmiş fakat bağ kurmayı, sevgi göstermeyi görmediği için öğrenememiş. Anne bebeği sevmesi gerektiğini biliyor, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılıyor fakat onu kucağına almıyor, ona şarkılar okumuyor, yüzüne bakıp şirinliklerine gülmüyor kısacası fiziksel temas ile bağ kurmuyor. Bebek, annenin şefkatli ilgisinden mahrum kaldığı için hastanede ona “büyüme aksaklığı” tanısı konulmuş. Tabi bu tanı konulurken sebebinin bu olduğu bilinmiyor. Psikiyatrist, anne ile görüştükten sonra bunu anlıyor.
Büyüme hormonunun salgılanması için fiziksel uyarılmaya ihtiyaç vardır.
Bebek besinleri aldığı halde bedeni besinlere atık gibi davranıyor. Egzersiz yapmasına gerek kalmıyor çünkü fiziksel uyarılmadığı için beden bu şekilde yapmaya programlanıyor. Çocuklar sevgi görmeden büyümezler.
Bebek; yeme bozukluğu yaşadığı için değil, “istenildiğini” ve büyümesinin güvenli olduğunu bedeninin anlaması için gerekli olan fiziksel sevgiyi görmediği için gelişemiyor.
Çünkü çocuk ve annesi şefkatli bir eğitmenin yanına kalmaya gittiklerinden bir ay sonra çocuk dört buçuk kilo almış ve 11 kilodan 15,5 kiloya çıkmış. Bu eğitimde verilen kalori miktarı aynıyken farklı olan ise sevgi dolu ortam ihtiyacının karşılanmış olmasıydı. Çünkü o eğitmen çocukları seviyor, onları kucağına alıyor sallıyor, onların sırtını okşuyor, onlara şarkı söylüyor. Çocukların bebeklikte görmedikleri fiziksel sevgi ihtiyacını tamamlıyordu. Dokunulmaya olan ihtiyaç.. Anne ise fiziksel sevgiyi nasıl göstereceğini öğrenmiş, hem o çocuğuna hem de doğurduğu diğer bebeğine aynı sevgiyi göstermiş.
SübhanAllah diyorum. Bu bölümü okuyunca çok etkilendim. Bir bebek yemek yiyor ve sırf istenildiğini hissetmediği, büyümesinin güvenli olmadığını düşündüğü için aldığı yiyecekleri atık olarak görüyor ve gelişmiyor.
İstenilmek ve büyümesinin güvenli olduğunu bilmek...
SübhanAllah.
Yorumlar
Yorum Gönder