Yağmur, Nurullah Genç ve ben


Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur 
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından 
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur 
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından 
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat 
En müstesna doğuşa hamiledir kainat 
Söze Nurullah Genç hocamın dizeleri ile başlamak istedim, böylesi daha güzel. Sonrasında benim için ayrı bir yere sahip olan Nurullah Genç ile nasıl tanış olduğumdan bahsederek devam etmek istiyorum.

Röportaj videoları izlerken Nurullah Genç ile yapılan bir röportajla karşılaştım ve onu izlemeye başladım. Videoya başlar başlamaz beni etkisi altına aldı diyebilirim. Video bitmesin, Nurullah hoca biraz daha konuşsun istedim. Hayat hikayesini anlatıyordu hocam. Hayata bakışı, başından geçenler ve olaylar karşısında takındığı tavır ilgimi çekti ve hoşuma gitti. Nurullah hoca o kadar mütevazı ki insanı dinletiyor, söyledikleri insanın kalbine tesir ediyor. Dinlerken de yüzünüzden tebessüm, aklınızdan düşünceler eksik olmuyor. 

Kendisi bir köy evinde doğmuş. Evin hemen arkasında bir çeşme ve çeşme dağın eteğinde bulunuyor diyor şair. Dağın dibine dikilmiş bir köy. Kapıdan çıktığı anda dağ manzarası ile karşılaştığını ve bu yüzden şiirlerinde dağ imgesinin fazla olduğunu söylüyor. Köyde okul yokmuş, şair hocamız  mahrumiyet köyü olduğunu söylüyor. Sonra "Bu köyde ilk ne yapılır? diye sorarsanız okunur. Kitap okunur." diyor. Okul yok fakat irfan okulu var diyor. Daha küçük yaşlarda kitapların dünyasına girmiş. Kış akşamlarında irfan meclislerinin kurulduğu, 30 yıl kitap okumuş ve her türden kitap okumuş bir köy düşünün. Anlatılan ortam bile insanın özlem duyduğu bir ortam iken bunları, o günleri yaşamış birinden dinlemek insanın özlemini daha da artırıyor. Şiirle münasebeti daha o yaşlarda başlayan şair hocamız kırkın üzerinde şairin adını işittiğinden bahsediyor. 

Nurullah hoca ayrıca derslerinde çok başarılı bir öğrenciymiş. Okulu derece ile bitirmiş. Hayata karşı verdiği mücadele, vazgeçmeyişi ve dünya meşguliyetleri arasında maneviyatını da beslemesi benim ilgimi çeken kısımları. Ayrıca en çok önemsediği iki nimetin iman nimeti ve sağlık nimeti olduğunu söylüyor. Nurullah hocanın hayatında dikkat çeken, gerçekten düşündüren ve hayatı sorgulatan, tefekkür ettiren olaylar da var. Ama ben burada bunlardan bahsetmeyeceğim.

Nurullah hoca ile bu video ile tanıştıktan sonra diğer videolarını da izlemeye başladım. Daha tanışmadan çok sevmiştim. Sonra bir gün Üsküdar kitap fuarına geleceğini, söyleşi ve imza yapacağını öğrendim. Hem onu dinleme hem de imza sırasında onunla konuşma fırsatı yakalayacaktım. Niyet ettim ve o fuara gitmek nasip oldu. :))

O gün hayatımın en güzel geçen günlerinden biriydi. Fuar sonrası Üsküdar sahile gittik; güneşin batışına şahitlik ettik, martılara simit attık, kız kulesinin karşısında manzarayı izledik, denizin kıyıya vuran sert dalgaların soğukluğunu hissettik, dönerken boğaz köprüsünün ışıklarla bezenmiş haline gülümsedik ve bir fotoğraf çekildik... Bunun gibi birçok şeyi yaşadığım harika ve keyifli bir gündü.




Nurullah hoca ve Bekir Develi'nin birlikte yaptığı söyleşiye katıldıktan sonra Yağmur kitabını imzalatmak nasip oldu. Şair hocam ile özçekim de yaptık. :) İlk tanışmam böyle oldu.




Sonraki haftalarda MTTB' nin düzenlediği Necip Fazıl Enstitüsü'ne Nurullah Genç hocanın da katılacağını gördüm ve ikinci defa orada bizzat şair hocamı dinlemek nasip oldu. 





Orada heybeme "hikmet" kavramı girdi. Nurullah hoca dedi ki "Hiçbir şey hakkında hüküm vermeyin. Yarın başımıza ne geleceğini bilemeyiz." ve bunun hakkında hayatından tefekkürlük bir hikaye anlattı. Hikmet arayışının dua olduğunu duanın hikmete açılan bir kapı olduğunu söyledi. Bu sohbetini canımdan can arkadaşım "Nur çiçeğim" dediğim Nursena ile yan yana dinledik. O günün bir güzelliği de buydu. <3

Bir video ile tanıdığım ve daha sonrasında iki defa bizzat görme nasibine eriştiğim hocamın Yağmur kitabından bahsetmek istiyorum şimdi.
Röportajın başlığında şöyle yazıyordu "Nurullah Genç: Yağmur’u yazana kadar 3 ay duvarlarla konuştum". 

Yağmur, Nurullah hocanın Efendimiz aleyhisselam için yazdığı bir naat aslında. Öyle güzel ki okurken maşallah demekten, Efendimiz'i aleyhisselam hatırlamaktan ve biraz da imrenmekten kendimi alamadım.  

Yağmur şiiri için 10 yıl köy odasında vakit harcıyor. Bir otobüs bileti hikayesi var. O gün etrafından aldığı bir hisle bir şeyler yazıyor. Düşünüyor ve acaba bu naat mı diye merak ediyor ve devam ediyor yazmaya. 40 metrekare bir oda düşünün, 3 ay boyunca bu odaya kapanıyor ve duvarlarla konuşuyor. Tüm tarih, Hz. Adem aleyhisselam'dan bugüne kadar. Kainatı ve dünyayı düşünerek duvarlarla konuşuyor, muhasebe yapıyor. Varedenin adıyla insanlığa nur, diyerek başlıyor şiiri yazmaya. O yüzden bende bu yazıya başlarken bu dizelerle başlamak istemiştim. :)

3 ay sonra şiir bitiyor, bugüne kadar değişmiyor. O odadan nasıl çıktıysa öyle. Yağmur çok kıymetli bir şiir, naat. Yağmur isminin seçmesinin ise birçok sebebi var. Bunlara yağmurun ölü tabiatı/kalpleri diriltmesi, rahmet vesilesi olması, canlı olan her şeyin sudan yaratılması, duaların kabulüne vesile olması, müminleri kollaması, yeryüzünü kirlerden arındırması, ilahi kaynaklardan beslenmesi, suyun özelliklerinin Efendimiz'e aleyhisselam benzerliği gibi sebepleri örnek verebilirim.


Kitabın bir güzelliği de başka şiirleri de içinde barındırıyor olması. Ayrıca Yağmur şiirinin şerhi de kitap sonunda verilmiş. Bu sayede şiiri daha iyi anlıyor, sımsıkı sarılıyor ve Nurullah hocaya dua ediyorsunuz. :)




Benim Nurullah hoca ve Yağmur şiiri ile olan yolculuğum bu şekildeydi. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap Özeti: Kendinle Savaşma Sanatı

Yabancılaş-ma!

Kitap: Benliğini Arayan Çocuk-Virginia M.Axline