Sessizliğin sesi
Kafamda uzun zamandır “sessizliğin sesini duyabilir miyim? “ sorusu geziniyor. Kulaklığı taksam sessizliğin sesini duysam, dünyanın sesini kısabilsem şöyle bir dinlense ruhum, zihnim.. İşte bu noktada kendime nefes alma fırsatı verdiğim mekanlar var.
Gülhane bunlardan ve özlediğim mekanlardan biri. Kapısından girdiğim anda boylu boyunca devasa ağaçların karşılıyor olması yüzüme bir tebessüm kondurur. Ondan sonra hiç yola bakarak yürümem daima yukarı bakarım. Ağaçları köklerinden itibaren süzmeye başlayarak en son yemyeşil yaprakları olan dalların arasından süzülen göğün maviliği ile buluşur gözlerim. Yüzüme bir tebessüm daha kondurur. Sonra kuşların gökte süzülüşü ve cıvıltıları eşlik eder. Biraz nefes aldıktan sonra buna doymayarak bir ağacın dibine tünerim. Derin bir nefes alır, sakinliği içime çekerim. Kendime verdiğim sakinliğin tadını çıkarırım. Hayat telaşımı bir kenara bırakır, etrafı izlerim. Herkes koştururken zamanın farkına varmanın keyfini çıkarırım. Herkes hızlıyken ben yavaşlarım. Kendime ayırdığım sakin bir zaman diliminin tadını çıkarırım. Ne zaman bir ağaç ve onu tamamlayan bir göğün maviliğini görsem içim kıpır kıpır olur. Her zaman ilk defa görmüş gibi hayran olur, hayret ederim.
Bu his denizi gördüğümde, Boğaz’ı gördüğümde, Şehzade’yi ve Süleymaniye’yi gördüğümde de öyle. Her zaman ilk defa görmüş gibi heyecanlanırım. Bu içimi kıpır kıpır eder ve ben bunu yaşamayı çok severim. Bu yüzden Gülhane’de nefes almak için uğradığım yerlerden biri. Gülhane’de bulunan Ahmed Hamdi Tanpınar müzesini de hep ziyaret etmek ister bir türlü vakit bulamazdım. Birkaç gün önce onun için fırsatım oldu. Amacım hem gezmek hem de vakit geçirmekti. İçeri girişte eşyalarınızı bir dolaba bırakıyor ve öyle giriyorsunuz. Sadece kendiniz. Boydan boya dizilen kitaplıklar karşılıyor sizi. Kitapları inceledim, dergileri karıştırdım. Sonra harika bir köşe buldum. Bir oda ve yine boydan boya olan bir kitaplık var. Fakat farklı olan bir pencere kenarı ve bir masa. Pencere kenarı o kadar güzel ki, masanın hizasından başlayan ve tavana kadar uzanan bir pencere kenarı. Manzarası devasa ağaçlara komşuluk ediyor. Pencereden Gülhane’nin seyri çok güzel. Sevdiğim şeyleri -ağacı, gökyüzünü, kuş cıvıltılarını- bulmuştum fakat farklı olan bu sefer sessizliğin sesini de bulmuştum. İçerisi sessiz, elimde oradan seçtiğim bir kitap, pencere kenarında uzaktan salınan ağaçlar ve o devasa uzun ağaçlardan düşen ve yere süzülen bir sonbahar yaprağı. Orada tam bir buçuk saat kalmışım. Bu sefer zamanın farkında olmadan, yalnız kendim ve sessizliğin sesi ile ruhumu dinlendirdim.
Bu his denizi gördüğümde, Boğaz’ı gördüğümde, Şehzade’yi ve Süleymaniye’yi gördüğümde de öyle. Her zaman ilk defa görmüş gibi heyecanlanırım. Bu içimi kıpır kıpır eder ve ben bunu yaşamayı çok severim. Bu yüzden Gülhane’de nefes almak için uğradığım yerlerden biri. Gülhane’de bulunan Ahmed Hamdi Tanpınar müzesini de hep ziyaret etmek ister bir türlü vakit bulamazdım. Birkaç gün önce onun için fırsatım oldu. Amacım hem gezmek hem de vakit geçirmekti. İçeri girişte eşyalarınızı bir dolaba bırakıyor ve öyle giriyorsunuz. Sadece kendiniz. Boydan boya dizilen kitaplıklar karşılıyor sizi. Kitapları inceledim, dergileri karıştırdım. Sonra harika bir köşe buldum. Bir oda ve yine boydan boya olan bir kitaplık var. Fakat farklı olan bir pencere kenarı ve bir masa. Pencere kenarı o kadar güzel ki, masanın hizasından başlayan ve tavana kadar uzanan bir pencere kenarı. Manzarası devasa ağaçlara komşuluk ediyor. Pencereden Gülhane’nin seyri çok güzel. Sevdiğim şeyleri -ağacı, gökyüzünü, kuş cıvıltılarını- bulmuştum fakat farklı olan bu sefer sessizliğin sesini de bulmuştum. İçerisi sessiz, elimde oradan seçtiğim bir kitap, pencere kenarında uzaktan salınan ağaçlar ve o devasa uzun ağaçlardan düşen ve yere süzülen bir sonbahar yaprağı. Orada tam bir buçuk saat kalmışım. Bu sefer zamanın farkında olmadan, yalnız kendim ve sessizliğin sesi ile ruhumu dinlendirdim.
Orada geçirdiğim bir buçuk saatin nasıl geçip gittiğini farketmedim evet ama her saniyesini iliklerime kadar hissederek geçirdim. Zamanın içindeydim ama dışındaydım da aslında. Sessizliğin sesi gerçekten büyüleyiciydi. O anda kalsın ve unutulsun istemedim. Yazıya dökmek ve her okuduğumda aynı hisleri yeniden yaşamak istedim. Bunu yazarken hayal ediyorum ve yine içim kıpır kıpır oluyor.
Yorumlar
Yorum Gönder