Kitap: Aptallaştıran Eğitim-John Taylor Gatto
- Zamanla, onları kendi kendilerinin öğretmenleri olacakları ve kendilerini, kendi eğitimlerinin en önemli ders kitabına dönüştürme şansına erişecekleri konumlara itmeye çabalıyor.
- Çocukların yaradılışlarından gelen dehalarının ortaya çıkmasının önündeki engellerden nasıl kurtulabileceklerini keşfetmeye başlıyor.
- Öğrencilerini kendi bireysel doğrularına götüren yoldan ilerlemeye yöneltiyor.
Gatto, toplumun yaşlılarla ve çocukların kaynaşmasına ihtiyacı olduğunu söyleyerek önemli bir konunun altını çiziyor.
Öğrenme ile ilgili şöyle diyor:
"Öğrenme, bir kurumun düzgün işlemesi için ayarlanmış zaman dilimlerinde ya da öğrencilerin yaşadıkları dünyadan yalıtılmış derslerde gerçekleşemez. Yaşamı birbiriyle neredeyse hiç bağı kalmamış kısımlara ayırdığımızda bir şey öğrenemeyiz."Öğrenmek için bilgi ile hayat arasında bağ kurulmalı. Gatto, okula yönelik yeni düzenlemelerin ve iyileştirmelerin hiçbir yararının olmadığını söylüyor ve işe temelden başlayarak eğitimin ne olduğunu yeniden gözden geçirmemiz gerektiğine değiniyor.
Zihinleri eğitmekle yetinmeyip, ruhları da eğitmeliyiz. Sonucunda, bu dünyada yaratıcı düşünen, iyi dostluklar kurabilen, sevdiği yerde yaşayabilen, emeğinin karşılığını aldığı işi yapabilen ve topluma katkısı olan bir insan çıkacaktır.
Gatto, okulların aslında ticari olduğunu düşünüyor ve şöyle ifade ediyor:
Söyleyip geçiliveren "Okullarımız başarısız oluyor." söylemi kolaylıkla, eğitim kurumları için daha fazla kaynak ve destek yolunda sınırsız bir talebe dönüştürülebilir: Daha fazla kitap, daha fazla öğretmen, daha fazla bilgisayar, daha fazla emlak(ve böylece daha fazla kitap yayıncısı, daha fazla eğitim fakültesi, bilgisayar üreticisi ve emlak uzmanı). Daha çok okul öncesi eğitim, daha çok ödev, daha uzun süreli eğitim, tatilin sonunun getirilmesi ve yarı(çok geçmeden tam) zamanlı zorunlu yaz okulları için daha fazla zaman talep edilecektir.Organizasyonlar, annelik ve babalık duygularımızla beslenir diyor yazar. Bizim yaptığımız şeyin de: Çocuklarımızın asla bitmeyen ve bitmeyecek binalarda yaşamaya mecbur bırakıp bir türlü bitmek bilmeyen inşaatlardan havaya karışan zehirli gazları, pisliği ve tozu solumaya zorlamaya benzediğini söylüyor. Ama çocuklarımızın temiz hava almak için dışarı çıkmayı hak ettiğinin altını çiziyor.
Sudbury Okulunun kurucusu Dan Greenberg, altı noktada görüş birliği saptamaktadır:
1-Bilgi baş döndürücü bir hızla artmaya devam edecektir. Bu, öğrencilere aktarılması gereken bilgi öbeğine dayalı, çocukların yetişkin rolleri için hazırlamaktan tamamen uzaktır.
2-İnsanlar kendi yaşamlarını yönlendirebilmek için daha büyük bir bireysel sorumlulukla karşı karşıya kalacaktır. Çocuklar kendi kendini güdülemeyi ve kendi kendini değerlendirmeyi vurgulayan bir ortamda büyümelidir.
Başkalarının koyduğu hedefleri karşılamak yolunda ödüller ve cezalar gibi dışsal güdüleme etkenlerine odaklanan okullar, çocukları hayatta kalmak için en çok ihtiyaç duyacakları araçlardan mahrum bırakmaktadır.3- İletişimin doruk noktasındaki bir araç olan karşılıklı konuşma, sağlam bir eğitimin temel parçası olmalıdır.
4-Öğrenciler ve öğretmenler eğitim kurumlarının yönetimine tam olarak katılabilmelidir, gerektiğinde bu kurumları kökten değiştirme hakkı da buna dahildir.
5-Öğrenciler gerek teknolojik anlamda gerekse kişisel sorumluluklarını almaları anlamında kendi öğrenme deneyimlerini biçimlendirmeleri ve eğitime ayırdıkları zamanı planlama konusunda yetkiye sahip olmalıdır.
6-Okullar, bireysel çeşitlilik konusunda çok daha hoşgörülü davranmalı, kendiliğinden ortaya çıkan etkinliklere daha fazla destek olmalıdır.
Öğrenciler uygulamalı eğitimde öğrenirken ezberlemekten veya taklit etmekten başka bir şey yapmadıkları halde yeterli görünebilseler de yanlış yapmak ve yeniden denemek konusunda özgür olmalıdır. Yoksa asla ustalaşamazlar.
Gatto açıklamalarına devam ederken velilere kendisine hangi dersleri vermesi konusunda para verdiklerini anlatıyor. O dersleri şöyle açıklıyor.
1-Karmaşa
Nitelikli eğitim bir şeyi derinlemesine öğrenmeyi gerektirir.
Aklı başında insanların peşinden koştuğu şey, birbiriyle bağlantısız doğrular değil, anlamdır ve eğitim ham verileri işleyip anlama dönüştürmek için kullanılır. Fakat verdiği derslerden birinin karmaşa olduğunu ve anlattığı her şeyin birbiriyle ne kadar ilgisiz olduğunu ifade ediyor. Anlattığı her şey bağlam dışı.
2-Sınıftaki Yer
Öğrencilere ait oldukları sınıfta kalmaları gerektiğini öğretiyorum diyor. Çocuklara numara verildiğinden dolayı kaçan olursa sınıfa geri getirebildiğini söylüyor.
"Numaralanmış öğrencilerden oluşan sınıflar, herkesin piramitte bir yeri olduğu dersini verir. Bu etkin disiplin altında sınıf çoğunlukla kendi kendini denetleyip kusursuz bir askeri düzene girer. Okul gibi bütün hileli rekabetlerin verdiği ders budur. Yerini bileceksin!"
3-İlgisizlik
Öğrencilere kendilerinin yaptığının bilinmesini isteseler bile hiçbir şeyle gerektiğinden fazla ilgilenmemeyi öğretirim diyor. Bütünüyle benim derslerime yoğunlaşmalarını, olanca güçleriyle rekabet içinde olmaları gerektiğini isterim. Zil çaldığında ne yapıyorsak bırakmalarını ve hemen bir sonraki etkinliğe geçmelerini dayatırım. Çocukların ışık düğmesi gibi açılıp kapanmaları gerekir.
Öğrenciler, taksitlendirilmiş bir plan hariç hiçbir şeyle ilgili tam bir deneyime sahip olmazlar.Aslında zillerin verdiği ders şudur: Hiçbir iş bitirmeye değmediğine göre herhangi bir şeye gereğinden daha derin bir ilgi duymanın sebebi ne olabilir ki? Zillerle geçen yıllar, en güçlü olanlar dışındaki bütün öğrencileri artık yapılacak hiçbir işin önemli olmadığı bir dünyaya koşullandırmaktadır.
Ziller, geçmişi ve geleceği yıkıp her zaman dilimini ayrıştırır. Ziller, çocukların giriştikleri her işe ilgisizlik aşılar.Gatto'nun ziller hakkında söylediklerinin üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum.
4-Duygusal Bağımlılık
Yıldız koyarak, kırmızı kalemle kontrol ederek, gülücükler saçarak yada kaş çatarak; ödüller payeler vererek çocuklara iradelerini önceden belirlenmiş bir emir komuta zincirine teslim etmeyi öğretirim diyor Gatto.
5-Düşünsel Bağımlılık
Okul çocukların neyi düşüneceklerini kontrol eder. Bu kontrol gücü, başarılı öğrencilerle başarısızları kolayca ayırt etmemi sağlar diyor.
6-Koşullu Özsaygı
Çocuklar sürekli olarak değerlendirilip yargılanıyorlar.
7-Kimse Saklanamaz
Okuldaki eğitimin bir uzantısı olarak ev ödevi verilir ve böylece gözetimin etkisi evde de devam eder.
*Gatto, bu başlıklar ile aslında "okullar emirlere itaat etmek dışında hiçbir şey öğretmiyor" demek istiyor.
Herkes aynı olmak zorunda değil, aynı anda öğrenmek aynı hızda ilerlemek zorunda değil. Bu zor bir şey aslında. Çünkü her çocuğun yetenekleri, öğrenme hızları farklıdır.
Peki "Okumayı nasıl öğrenecekler?" diye soranlara Gatto şöyle cevap veriyor:
"Çocuklar kendilerine hücre duvarları arasında yaşa göre ayrılmış sınıflar değil de bütün bir hayat sunulduğunda okumayı yazmayı ve hesap yapmayı kolaylıkla öğrenebilmektedir. Yeter ki bütün bunlar kendilerini bekleyen yaşamla uyumlu olsun."
Şu anda çocukların yaşamlarını denetleyen iki kurumun televizyon ve okul eğitimi olduğunu söylüyor yazar. Her ikisi de bilgelik, sebat, ılımlılık ve adaletin gerçek dünyasını sonsuz, bitmek bilmeyen bir soyutlamaya indirgiyor.
Çocuklarımızın büyümeleri için gereken zamanı ellerinden alıp onları bu zamanı soyutlamalara harcamak zorunda bırakmanın onlar üzerinde etkileri şöyledir:
- Öğrenciler yetişkin dünyasına ilgisiz.
- Hiçbir konuda merakları yok.
- İçinde bulundukları an bilinçlerinin sınırı. Bitip tükenmek bilmeyen bir şimdinin içinde yaşıyorlar.
- Değerleri ve yaşamlarını biçimlendirişine ilişkin duyguları yok.
- Birbirlerine karşı acımasızlar.
- Samimiyetten ve açık yüreklilikten rahatsızlar.
- Maddeci bir şekilde her şeyi puanlayan öğretmenlerinin yolundan gidiyorlar.
Ne yapılabilir?
- Fikir alışverişi yapmalıyız.
- Çocuklarımız neyi, niçin, ne kadar öğrenmeli buna karar vermeliyiz.
- İşe yarar bir eğitim felsefesine kavuşmak için geçmişe bakmalıyız.
- Çocukların kendi kendilerine bilgi edinmeleri için gereken zamanı onlara vermeliyiz.
- Her çocuğun, biricik kişiliğini ve kendi ayakları üstünde durma becerisini geliştirme şansı bulduğu bir program oluşturmalıyız.
- Sosyal hizmeti okul eğitiminin mecburi bir parçası haline getirmeliyiz. Birisine yardım etme deneyimini yaşamalarına fırsatı sunmalıyız.
- Çocuğun aile bağlarını güçlendirmeliyiz.
Aslında kendi bilgilerini edinme haklarını onlara geri vermeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder