Kitap: Öğretmen Olmak Bir Can'a Dokunmak-(İrfan Erdoğan,Doğan Cüceloğlu)

Kitap meslek hayatım için fikirler vermenin yanı sıra bireysel olarak toplumdaki rollerimde de farkındalık oluşturmamı sağladı. 
Beni etkileyen kısımlardan biri “tanıklık” bölümüydü. Bir öğretmen sınıfa girdiğinde öğrencileri için birinci ve en önemli tanık olur. Öğrenciler yaptıkları her şeyde öğretmenden bir tepki beklerler. Onaylanmak ya da fark edilmek isterler. Bizler de çevremizde tanık konumundayız. İlk derece de ve önemli tanık olduğumuz kişiler var hayatımızda. Örnek olarak bir ablaysanız kardeşinizin gözünde önemli tanıklardan birisiniz. Size gösterdiği şeylerde vereceğiniz tepkiler O’nda değerli bir insan olup olmadığı sonucunu belirliyor. Eğer O’na güzel bir şekilde dönüt verirseniz kendini değerli hissedecektir. Aksi halde olumsuz bir tepkiniz olursa “Ne var?”, ”Ne istiyorsun?” gibi söylemleriniz olursa “Benim O’nun için hiçbir önemim yok. Boş konuşan biriyim ben.” bilincine sahip olmasına sebep olabilirsiniz. Ebeveyn olarak düşündüğümüzde toplum için bireyler yetiştiren ilk kurum aile olduğu için hem çocuk hem toplum için rollerimizin özelliklerini iyi bilmeliyiz. Öğretmen de çocuk için modeldir. 


Yazar, eğitimin en önemli öğesinin öğretmen olduğunu düşünüyor ve gerekçe olarak öğretmeni eğitimin başlatıcısı, geliştiricisi, uygulayıcısı olarak tanımlıyor. Bende bu görüşe katılıyorum. Fakat günümüzde öğretmenler kısıtlanıyor ve belirli görevleri yerine getirmeleri isteniyor. Bir öğretmen sınıfa girdiğinde yıllık planında vazifelerini yerine getirerek sınıftan çıkarsa “öğretmenlik yapmış” olur. Fakat öğretmen kendini geliştirerek öğrencilerine daha faydalı olabileceği yollar bulmalı. Ancak bu sayede “öğretmen olabilir”. Yazarın üzerine çokça durduğu bir konu da budur. “Olmak” ve “Yapmak” kavramları üzerinde durmuş.
“Öğretmen olan yarının büyükleriyle etkileşim kurduğunun bilincindedir.”
Kitaptaki bu cümleyi okuduğumda karşımda bir çocuk görüp hiçbir şey bilmiyor gibi davranmamalıyım diye düşündüm. Çünkü karşımda bir gelecek duruyor. Onların fikirlerine değer vererek yeteneklerini keşfedip o yeteneklerini geliştirmeleri doğrultusunda rehberlik etmeli öğretmen.
“Bir öğretmenin kendi içine doğru derinleşerek, kendisiyle dürüst bir sohbet kurarak ustalaşacağına inanıyorum.” 
Doğan Cüceloğlu’ nun bu cümlesiyle bir öğretmenin öz eleştiri yapması gerektiğini anladım. Bu sayede kendini tanıyarak eksiklerini giderebilir ve öğrencilerine daha fazla faydalı olabilir. Öğretmenliği kutsal bir dava olarak görmeye başladım. Çünkü “Öğretmen Olmak Bir Can’a Dokunmak” demektir. 

Kitapta öğretmenlerin mesleklerine yabancılaştıklarından bahsediyor. Heyecanını ve idealist ruhunu kaybeden öğretmenler, sadece bir meslek haline getiriyor yaptığı işi. Bu da öğretmenlerin eğitim için katkı sağlayacak bir çevre olma özelliğini kaybettiriyor. 
“Öğrenci öğretmeni severse anlatılan konuyu da sever. Yani önce gönül sonra kafa…” 
Çok güzel bir noktaya değinilmiş. Sevmediğimiz şeyleri yaparken zorlanırız ve sonradan unutmamız kolay olur. Bu yüzden öğrenciler ile tek tek ilgilenmeye çalışılmalı ve onları severek onlarında öğretmenini sevmeleri için uğraşılmalı. Öğretmene güven duymaları sağlanmalı.

Özet olarak; Öğretmenlik yapmak yerine öğretmen olunmalı. :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap Özeti: Kendinle Savaşma Sanatı

Yabancılaş-ma!

Kitap: Benliğini Arayan Çocuk-Virginia M.Axline