Kitap: Edinerek Öğrenme-Pedagog Adem Güneş
Bu bilinç çocuğa yaklaşım tarzımızı etkileyecek önemli unsurlardan biridir. Bir diğer unsur ise öğrenme faaliyetidir. Beyne verilen uyaranlar sayesinde çocuğun dikkati ve öğrenme düzeyi artıyor. Bu uyaranlar arasında “kaygı” önemli bir yer alıyor. Ceza veya ödül ise kaygıyı artırmaya yardımcı oluyor ve performansın ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu da başarıyı olumlu yönde etkiliyor. Fakat öğrenilen bilgiler içselleşemiyor. Kaygı bittiğinde alınan bilgilerde siliniyor. Bilgiler unutuluyor aslında. Bizler bunu istemiyoruz. Yani öğrenme sadece “zihinsel” değildir, öğrenmeye etki eden başka etkenlerde var. İşte bu noktada “ruh” rol olmaya başlıyor. Beyin depoladığı bilgilerden zararsız olanları alıyor ve onları benimsiyor, böylece bilgi içselleşiyor. Unutulmaz bir yapı haline geliyor. Bu da edinerek öğrenmenin temellerini oluşturuyor.
Çocuğun öğrenme faaliyetini etkileyen bir diğer unsur da çocukların “ben “savunmasıdır. Çocuk henüz “zihin” savunması yapamaz. Yani zihin zarar verici ifadelerin gerçek anlamlarını anlayamaz. Bu sebeple çocuğun kendini savunması için başvurduğu yol “algıyı düşürmek” tir. Yani dış dünya ile ilgiyi azaltmak. Bunu da en etkin hızlanarak yaparlar. Çünkü ne kadar hızlanırsa duyumsama zamanı o kadar azalır ve çocuk duygusal olarak rahatlar. Hiper aktif dediğimiz çocukların davranışları ve hayatı incelendiğinde aslında bu hareketlerini tetikleyen bir sebep olduğu ortaya çıkar. Çocuk ben savunması yapıyor ve hızlanarak etrafı ile olan ilgisini kesiyor.
Bir çocuğun algısının güçlü olması da kendini güvende hissetmesine bağlıdır. Çocuk dış dünya ile ilgiyi azaltır ve kendini güvende hissetmez ise öğrenme sağlanamaz. Bu sebeple çocuk kendini güvende hissetmiyorsa öğrenmesi; “zihinsel öğrenme, ezber öğrenme, kaygılı öğrenme” oluyor. Bizim istediğimiz öğrenme ise “edinerek öğrenme”dir. Bu yüzden kalıcı yani edinerek öğrenmenin ilk şartı eğiticinin çocuğa kendini güvende hissedeceği bir eğitim ortamı hazırlamaktır. Yazar kalıcı öğrenmenin önündeki en büyük engelin çocuğu hızlandırmak olduğunu da belirtiyor. Çocukları zorlayarak, öğrenmelerini sağlayamayız. Bu yüzden onları zorlamadan, onlara uyum sağlamalı ve biyolojik ritimlerine yani öğrenme hızlarına saygı göstermeliyiz. Konuşurken kelimeleri tane tane çıkarmalıyız, yürürken yavaş ve sakin yürümeliyiz, göz teması kurmalıyız fakat gözlerine dokunacak kadar sakin bakmalıyız diyor yazar. Kısacası aktif bir pasiflik içinde olmalı eğitici. Amacı iyi bir insan yetiştirmek olan modern eğitimciler çocuğa uyum sağlayarak O’na rehberlik eder. Çünkü çocuk yönlendirilirse tembelleşir düşüncesi ile bilgiye erişmesi için yol gösteren rehber konumunda durur eğitici. Hem bu sayede çocuk da kendi öğrenme yöntemleri ile öğrenmenin keyfine varıyor. Böylece bilgi kalıcı oluyor. Çünkü çocuk kendi öğrendiği bilgiyi sahipleniyor, benimsiyor. Kalıcı öğrenmeyi artırmak için duyu organlarını da aktif kullandırmalıyız. Minimum düzeydeki kalıcı öğrenme için en az 3 duyu organına hitap etmeliyiz. Ayrıca konunun kalıcı olabilmesi için önceki konuların da edinilmiş olması gerekir. Bunun içinde bir önceki konu tam öğrenilmeden yeni konuya geçmemeye özen göstermeliyiz.
Öğrencilerin kalıcı öğrenmeleri için kendilerini güvende hissettiği ortamlara ihtiyaç olduğundan bahsetmiştim. Öğrenci kendini güvende hissettiğinde derse katılmak için özgüven duyar.
Çocukların derse katılmalarını sağlamak içinde destekleyici olarak onlarda merak duygusunu harekete geçirmemiz gerekir. Çocuk kendini güvende hissettiği ve merakı arttığı sürece derse olan ilgisi ve hevesi artar. ”Yanlış yaparsam öğretmen kızar mı?” düşüncesinden uzaklaşır. Bizde öğrenciyi uyarmamız gerektiği konularda benliğine değil de yaptığı davranışa yönelik uyarıda bulunursak çocukta aşağılanma duygusu oluşmasını engelleyebiliriz ve özgüveninde eksiklik yaşamamasını sağlarız ve konsantrasyonunu artırırız. Konsantrasyonu etkileyen iki unsurda az önce bahsettiğim merak ve kaygıdır. Eğiticiler bu iki hususa dikkat ettiği takdirde öğrencilerin derste aktif olmasını başarabilir ve ders süresi boyunca öğrenciyi zihin olarak da derste tutabilir.
Kitaptan aldığım derslerden birkaç tanesine değinmek istiyorum. Çocukların kendi kendine dünyaya adapte olma süreçlerine şahit oluyoruz. Ve bu süreçte yapılacak yanlış bir eğitim, çocuğun gelişmesine etki ederek neredeyse tüm hayatını etkileyecek boyutlara ulaşabilir. Örneğin bir bölümde çocuklarda düzen disiplininden bahsediyordu yazar. Düzen disiplinin 3 yaş, 10 yaş ve 19-20 yaş dönemlerinden oluşabildiğinden bahsediyor. 3 yaşında olan çocuklar bir alan kurma çabası içine giriyorlar. Mesela koltukların arasında bir çadır kuruyorlar ve oyun oynuyorlar. Aslında bu davranışın çocuklarda içgüdüsel olarak oluştuğunu ve düzen için bir alana ihtiyaç olduğu için çocuklar önce alan oluşturuyor ve oluşturduğu alan içinde kendi düzenlerini kuruyorlar. Bu noktada ebeveyn çocuğu kısıtlar ise çocuktaki düzen disiplinin ilk basamağını kaçırmış oluyorlar. Ki ebeveynlerin en çok şikayet ettiği konulardan biridir düzen disiplini.
Edindiğim sonuç ise ebeveynlerin mutlaka pedagojik bir eğitim almalarının gerektiği, bu konu yazılmış kitaplardan, hazırlanmış eğitici videolardan faydalanmaları gerektiği. Çünkü çocuk eğitimi gerçekten emek isteyen bir meziyet bence. Eğer çocuğa karşı kullandığımız kelimeler kaba ise çocuk bizden öyle gördüğü için kaba bir insan olarak yetişecek. Belki ileride bu özelliğini törpüleyebilir fakat çocukluğunda özgüveni kırılmış ve aşağılanmış çocukların büyüdüklerinde çekingen, kendini ifade edemeyen bireyler olması kaçınılmaz ve bu özellikleri değiştirmek oldukça zor. Çünkü artık deneyimlediği için edinilmiş davranış oluyor.
Ve aldığım en önemli ders ise ne olursa olsun bir insana yapılacak en kötü şeyin çocukluğunu elinden almak olduğudur. İster eğitici olalım, ister ebeveyn istersek de abla-ağabey olalım. Biz çocukların gözünde önemli tanıklarız. Onların duygularına, dünyaya adapte olma sürecine tanıklık ediyoruz. Çocukluk bir daha geri dönemeyeceğimiz bir dönem. Ve öyle bir dönem ki karakterimizin oluşmasına, kişiliğimizin oluşmasına ve tüm hayatımıza etki edecek kadar önemli. Bu sebeple çocuk eğitimi hafife alınacak bir konu hiç değildir. Dünyaya gelen bebeğin fıtratının bozulmadan büyümesi için emek verilmesi gerekir.
Yorumlar
Yorum Gönder