Âh ölüm!
Yolculuk sırasında camdan dışarıyı seyrederim. İnsanları gözlemlerim. Ve daldığım düşündüğüm sıralarda bazen gözümün önünden bir anlık yeşil bir araç geçer. Sonra gözlerim peşinden geriye doğru ilerler. Ve o an o gün kendime ölümü hatırlatırım.
Bak derim. Hayatın telaşı içinde kendi seyrinde ilerliyorsun. Okula yetişme çaban var, belki bazı dertlerin var. Belki de şikayet ediyorsun hayatın temposundan. Belki bazı şeyleri erteliyor, dünyaya kapılıyorsun. Dünya meşalesi içinde asıl var olma amacını unutuyorsun belki. İşte sana bir anlık ölümü hatırlatıyor Rabbin. Bak herkes ilerlerken, herkes kendi telaşı içindeyken biri ters yönde sonsuzluğa ve Rabbine gidiyor. Kimsenin haberi yok. Kim olduğunu bile bilmiyorsun o kişinin. Ama ölmüş ve senin şuan telaşı içinde olduğun dünya onun için bitmiş. Ve sen.. Sen birkaç saniye sonrasını bilmeden gidiyorsun yoluna. Ya seninde birkaç saniye sonra bu dünya telaşın sona erecekse? Ya seninde artık geriye dönüşü olmayan bir yola girme vaktinse? Yahu bilmiyorsun. Ecelin sana ne zaman nerede ve nasıl geleceğini bilmiyorsun. Ama ölümün kimsenin kaçamayacağı bir gerçek olduğunu biliyorsun. Bunu sürekli hatırlat kendine.
"Bugün ölebilirim. Öyleyse bugün son gününmüș gibi, son şansınmıș gibi yaşa."
Böyle diyorum. O araçları genelde hep görüyorum. Bir anlık bir sahne. Fakat bugün gördüğüm.. Bugün gördüğüm kadar etkilenmemiștim hiç. Bugün ilk defa şoförün ardındaki koltukta oturanları gördüm. Bir adamın başını cama yaslayıp, nasılda hüzün dolu olduğunu gördüm. Belkide en sevdiği tam arkasında, bir tabutun içinde.. Bir arkasında ki koltukta bile değil. Aracın dışında, açık bir alanda yalnız başına tahtaların içinde. Ve yapabileceğin hiçbir şey. İşte o an her şeyin durduğu andı benim için. Kendimi düşündüm. Sevdiklerimi.. Bir gün benimde böyle götürecekler. Sonrada toprak atacaklar üzerime. Belki beni götürürken kırdığımız bağırdığımız günleri hatırlayıp değdi mi diyecekler. Şimdi olsa hiç üzer miydik birbirimizi. İşte her şey bitmiş ve boş. Uğruna değmeyecek bir dünya için hem ebediyeti hemde buradaki sayılı günleri hiç etmeye lüzum yok. Ölüm yanıbaşımızda, sahip olacağımız bir avuç toprak. Buraya asıl gelme amacımızı, kulluğumuzu unutmayalım inşaAllah. Hepimizi düşebiliriz. Ama birbirimizi kaldıralım. Ben bugün size Peygamberimizin aleyhisselatu vesselam 'in bir nasihatini hatırlamıyorum:
"Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız."
Esselamualeyküm.
Bak derim. Hayatın telaşı içinde kendi seyrinde ilerliyorsun. Okula yetişme çaban var, belki bazı dertlerin var. Belki de şikayet ediyorsun hayatın temposundan. Belki bazı şeyleri erteliyor, dünyaya kapılıyorsun. Dünya meşalesi içinde asıl var olma amacını unutuyorsun belki. İşte sana bir anlık ölümü hatırlatıyor Rabbin. Bak herkes ilerlerken, herkes kendi telaşı içindeyken biri ters yönde sonsuzluğa ve Rabbine gidiyor. Kimsenin haberi yok. Kim olduğunu bile bilmiyorsun o kişinin. Ama ölmüş ve senin şuan telaşı içinde olduğun dünya onun için bitmiş. Ve sen.. Sen birkaç saniye sonrasını bilmeden gidiyorsun yoluna. Ya seninde birkaç saniye sonra bu dünya telaşın sona erecekse? Ya seninde artık geriye dönüşü olmayan bir yola girme vaktinse? Yahu bilmiyorsun. Ecelin sana ne zaman nerede ve nasıl geleceğini bilmiyorsun. Ama ölümün kimsenin kaçamayacağı bir gerçek olduğunu biliyorsun. Bunu sürekli hatırlat kendine.
"Bugün ölebilirim. Öyleyse bugün son gününmüș gibi, son şansınmıș gibi yaşa."
Böyle diyorum. O araçları genelde hep görüyorum. Bir anlık bir sahne. Fakat bugün gördüğüm.. Bugün gördüğüm kadar etkilenmemiștim hiç. Bugün ilk defa şoförün ardındaki koltukta oturanları gördüm. Bir adamın başını cama yaslayıp, nasılda hüzün dolu olduğunu gördüm. Belkide en sevdiği tam arkasında, bir tabutun içinde.. Bir arkasında ki koltukta bile değil. Aracın dışında, açık bir alanda yalnız başına tahtaların içinde. Ve yapabileceğin hiçbir şey. İşte o an her şeyin durduğu andı benim için. Kendimi düşündüm. Sevdiklerimi.. Bir gün benimde böyle götürecekler. Sonrada toprak atacaklar üzerime. Belki beni götürürken kırdığımız bağırdığımız günleri hatırlayıp değdi mi diyecekler. Şimdi olsa hiç üzer miydik birbirimizi. İşte her şey bitmiş ve boş. Uğruna değmeyecek bir dünya için hem ebediyeti hemde buradaki sayılı günleri hiç etmeye lüzum yok. Ölüm yanıbaşımızda, sahip olacağımız bir avuç toprak. Buraya asıl gelme amacımızı, kulluğumuzu unutmayalım inşaAllah. Hepimizi düşebiliriz. Ama birbirimizi kaldıralım. Ben bugün size Peygamberimizin aleyhisselatu vesselam 'in bir nasihatini hatırlamıyorum:
"Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız."
Esselamualeyküm.
Yorumlar
Yorum Gönder