İman Kalptedir
İman etmek gönülle olur. İnsan eğer iman ettiyse Rabbine teslim olmalıdır. Çünkü iman ettiği zaman müslüman olur ve müslüman ise Allah'a teslim olan kişi demektir. İman ettiği dinin İslam'ın kusursuz olduğunu bilmelidir. Ve bu dinin Peygamber Efendimiz aleyhisselam olmadan olmayacağını da bilmelidir. Çünkü iman ettiği Kuranı Kerim'de Rabbi ona Peygamberini örnek gösteriyor.
O zaman Allah'a kavuşmayı uman herkesin örnek alarak yaşayacağı hayat Peygamber Efendimiz'in aleyhisselam hayatı olacaktır/olmalıdır. İnsan gönülden Allah'a teslim olarak iman ederse, bir fitne aramaz aksine dinini iyi öğrenmek için araştırma yaparsa Rabbi onun yardımcısı olur. İlim verir. Dinin emirlerini kendisi için esnetme amaçlı bir araştırma değildir bu. İlmi Allah'a yaklaşmak, Allah'ın razı olduğu kullar arasında olmak için ister. İlim taleb eder. Allah'ın rızasını kazanmak için de dinin emirlerini iyi öğrenmek gereklidir zaten. Bu yüzden aslında her insan iman ettiği dini öğrenmek için ilim yolculuğuna çıkmalıdır. Kuranı Kerim'de emredildiği gibi "İkra/Oku" ayetine muhatap olduğunu bilerek okumalıdır. Okumalı, ilmini artırmalı ve tebliğ yapmalıdır. Çünkü Kuranı Kerim emri bil maruf nehyi anil münker/iyiliği emret, kötülükten sakındır buyurur.
İslam, iman etmeyenlerin söylediği gibi bireysel bir din değildir. İslam da ümmet bilinci vardır. Kardeşlik şuuru vardır. Eğer biz iman ettiysek ve iman etmenin kurtuluş yolu olduğunu biliyorsak neden iman etmeyen insanlar için bir çabaya girmiyoruz? Sonuçta kurtuluş kapısını biliyor ve başkalarını umursamıyor isek bencil olmuş oluruz. Oysaki dinimiz bencilliği sevmez. Paylaşmayı sever. İlmimizi paylașmalıyız. Öğretmeye önce kendimizden başlayarak sonrada çevremize aktararak devam etmeliyiz.
İlim öğrenmenin önemini bilir ama amel etmenin gerekli olduğunu da biliriz/bilmeliyiz. Sonuçta hayata geçirilmemiș bir bilgi, kuru bilgi olmasının ötesine geçemez. Hatta biliyor ve yapmıyorsak vebali ve hesabı vardır.
Her insan imtihan edilmek üzere dünyadadır ve her insan imtihan ediliyordur. Bunun aksi söylenemez. Bunun bilincinde yaşayarak aslında Allah'ın bizi her an izlediğini takip ettiğini ve bir hesaba çekeceğini unutmamalıyız. Yaşadığımız zorluklar karşısında isyan etmemeliyiz. Bilmeliyiz ki o anlar altın ve demirin ayırt edildiği zamanlardır. İmanında samimi misin bu ortaya çıkarılıyor. Ölüm gerçeğini hatırlayarak da her anı değerlendirmeliyiz. Dünyevileșmeye karșı uyanık olmalıyız.
Velhasıl, iman ettiysek önce gönülden edelim. Eğer şeytanın vesveselerde karşı şüphe duyduğumuz zamanlar oluyorsa bunu dinimizde kusur olarak değerlendirmemeli, bir şeyleri eksik biliyorum diyerek ehli sünnet alimlerden öğrenmeye çalışmalıyız.
Ahir zaman zor, Allah yardımcımız olsun. Ve Efendimiz aleyhisselam 'ın bir hadisi şerifi ile bu zorluğu hatırlatarak bitireyim.
"Rabb'imiz bizi dininde sabit kıl." Âmin. 🌹
"Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır." Ahzab Suresi 21.ayet
O zaman Allah'a kavuşmayı uman herkesin örnek alarak yaşayacağı hayat Peygamber Efendimiz'in aleyhisselam hayatı olacaktır/olmalıdır. İnsan gönülden Allah'a teslim olarak iman ederse, bir fitne aramaz aksine dinini iyi öğrenmek için araştırma yaparsa Rabbi onun yardımcısı olur. İlim verir. Dinin emirlerini kendisi için esnetme amaçlı bir araştırma değildir bu. İlmi Allah'a yaklaşmak, Allah'ın razı olduğu kullar arasında olmak için ister. İlim taleb eder. Allah'ın rızasını kazanmak için de dinin emirlerini iyi öğrenmek gereklidir zaten. Bu yüzden aslında her insan iman ettiği dini öğrenmek için ilim yolculuğuna çıkmalıdır. Kuranı Kerim'de emredildiği gibi "İkra/Oku" ayetine muhatap olduğunu bilerek okumalıdır. Okumalı, ilmini artırmalı ve tebliğ yapmalıdır. Çünkü Kuranı Kerim emri bil maruf nehyi anil münker/iyiliği emret, kötülükten sakındır buyurur.
İslam, iman etmeyenlerin söylediği gibi bireysel bir din değildir. İslam da ümmet bilinci vardır. Kardeşlik şuuru vardır. Eğer biz iman ettiysek ve iman etmenin kurtuluş yolu olduğunu biliyorsak neden iman etmeyen insanlar için bir çabaya girmiyoruz? Sonuçta kurtuluş kapısını biliyor ve başkalarını umursamıyor isek bencil olmuş oluruz. Oysaki dinimiz bencilliği sevmez. Paylaşmayı sever. İlmimizi paylașmalıyız. Öğretmeye önce kendimizden başlayarak sonrada çevremize aktararak devam etmeliyiz.
İlim öğrenmenin önemini bilir ama amel etmenin gerekli olduğunu da biliriz/bilmeliyiz. Sonuçta hayata geçirilmemiș bir bilgi, kuru bilgi olmasının ötesine geçemez. Hatta biliyor ve yapmıyorsak vebali ve hesabı vardır.
Her insan imtihan edilmek üzere dünyadadır ve her insan imtihan ediliyordur. Bunun aksi söylenemez. Bunun bilincinde yaşayarak aslında Allah'ın bizi her an izlediğini takip ettiğini ve bir hesaba çekeceğini unutmamalıyız. Yaşadığımız zorluklar karşısında isyan etmemeliyiz. Bilmeliyiz ki o anlar altın ve demirin ayırt edildiği zamanlardır. İmanında samimi misin bu ortaya çıkarılıyor. Ölüm gerçeğini hatırlayarak da her anı değerlendirmeliyiz. Dünyevileșmeye karșı uyanık olmalıyız.
Velhasıl, iman ettiysek önce gönülden edelim. Eğer şeytanın vesveselerde karşı şüphe duyduğumuz zamanlar oluyorsa bunu dinimizde kusur olarak değerlendirmemeli, bir şeyleri eksik biliyorum diyerek ehli sünnet alimlerden öğrenmeye çalışmalıyız.
Ahir zaman zor, Allah yardımcımız olsun. Ve Efendimiz aleyhisselam 'ın bir hadisi şerifi ile bu zorluğu hatırlatarak bitireyim.
“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.”(Tirmizî, Fiten,73; Ebu Davud, Melahim,17)Mesele imanını koruyabilme meselesi kadar derin. Kaldı ki dinimizi yaşamak nerede kaldı.. Bu sebeple yaşadığımız dönemin tahlilini iyi yapmalı ve sürekli dua halinde olmalıyız. Kuran ve Sünnet rehberimiz olarak devam etmeliyiz.
"Rabb'imiz bizi dininde sabit kıl." Âmin. 🌹
Yorumlar
Yorum Gönder